Elinizden bazen bir şey gelmeyebilir. Bir şeyleri değiştirecek gücünüz/yetkiniz olmayabilir. Yaptığınız şeyler değer görmeyebilir/umursanmayabilir. Birileri sizi kötü görebilir. İçinizdeki potansiyeli fark etmeyebilir. Yolunda olmak yetmeyebilir bazen; iç rahatlatmaz, vicdan susmaz Ve hiç kimse bir film kahramanı değildir. Herkesin bir hatası yanlışı vardır ya hani.. Barthes de öyle. Aslında o bir kahraman değil, bir öğretmen de(filmde öğretmen rolünde) değil; tamamen bizi temsil eden içimizden biri. Film bu noktada çok samimi işte. Normalde o mükemmel role bürünmüş insanları izleyen ve kendinden bir şeyler aramaya çalışan bizler; bu filmde aynaya bakıyoruz. Aramaya gerek yok, sen o'sun çünkü! İşte bu açıdan harika bir başyapıt diyebiliriz.
Şu noktada kendime yakın hissettim: Hani bazen biri bize yardım ettiğinde ondan çok üst seviyede bir performans bekleriz. Bana yardım etti, o mükemmel biri diye düşünürüz ya. Aslında değil. İnsan, insan olmak.. En basitinden iyi-kötü diye ayırdığımız insanlar. Aslında iyi yön ve kötü yön olmalı değil mi? Masallarda olur öyle iyi-kötü. Ama biz gerçeğe döndüğümüzde masallar da anlamını yitirir. Ve görürüz ki kötü bir insan aslında iyi olabiliyormuş. Yani "kötü yan"ı varmış.. Seçmemiz gereken bazı davranışlar çıkıyor karşımıza ve her seferinden doğru olanı seçemiyoruz. Çünkü insanız. Karşımızdakinden beklediğimiz bu mükemmel ötesi performans peki? O da insan değil mi? Başrol biz olunca; sığındığımız şeyler, kendimizi iyi göstermemiz son derece kolayken karşı tarafın başrol olması tüm bu kolaylıkları yıkıyor. Nedir bu beklenti diyerek vicdanımıza bir vuruş yapıyorum ve filme tekrar dönecek olursak Barthes'in de bu beklentileri tam karşılayamadığını vurgulamak istiyorum.
Karşılamak Karşılayamamak Aslında bilerek kötü değiliz çoğu zaman. Barthes de bu şekilde. Yapabileceğimiz şeyler var yapamayacağımız şeyler. İşte bu yapamadıklarımız bizi kötü yapmaz. Örnek olarak: Dilenciye para vermemek. Üzerinde para yoksa ya da para verebilecek bir durumda değilsen bu neden kötü olsun ki? Zengin olmamak eksiklik değil . Yani para vermeden de iyi bir insan olabilirsin. Ne söylenebilir ki daha fazla? Filmi düşünmek daha sonra da başka şeylerle bağdaştırmak gerekiyor. Üstte yapmaya çalıştığım buydu. Her ne kadar konudan sapmış gibi görünsem de eminim izleyenler ve belki bu yazıdan sonra izleyecek olanlar bir noktada benle hemfikir olacaklar.
Filmden birkaç alıntı: "Her gün 24 saat, hayatımız boyunca, bazı güçler, ölene dek bizi aptallaştırmak için sürekli çalışacak. Bu yüzden kendimizi savunmak ve bu saçmalığı beynimize sokma girişimleriyle mücadele etmek için hayal gücümüzü canlandıracak, vicdanımızı ve inanç sistemimizi geliştirecek tarzda okumayı öğrenmeliyiz. Zihnimizi savunmak ve korumak için okuma alışkanlığı kazanmalıyız."
Şu noktada kendime yakın hissettim: Hani bazen biri bize yardım ettiğinde ondan çok üst seviyede bir performans bekleriz. Bana yardım etti, o mükemmel biri diye düşünürüz ya. Aslında değil. İnsan, insan olmak.. En basitinden iyi-kötü diye ayırdığımız insanlar. Aslında iyi yön ve kötü yön olmalı değil mi? Masallarda olur öyle iyi-kötü. Ama biz gerçeğe döndüğümüzde masallar da anlamını yitirir. Ve görürüz ki kötü bir insan aslında iyi olabiliyormuş. Yani "kötü yan"ı varmış.. Seçmemiz gereken bazı davranışlar çıkıyor karşımıza ve her seferinden doğru olanı seçemiyoruz. Çünkü insanız. Karşımızdakinden beklediğimiz bu mükemmel ötesi performans peki? O da insan değil mi? Başrol biz olunca; sığındığımız şeyler, kendimizi iyi göstermemiz son derece kolayken karşı tarafın başrol olması tüm bu kolaylıkları yıkıyor. Nedir bu beklenti diyerek vicdanımıza bir vuruş yapıyorum ve filme tekrar dönecek olursak Barthes'in de bu beklentileri tam karşılayamadığını vurgulamak istiyorum.
Karşılamak Karşılayamamak Aslında bilerek kötü değiliz çoğu zaman. Barthes de bu şekilde. Yapabileceğimiz şeyler var yapamayacağımız şeyler. İşte bu yapamadıklarımız bizi kötü yapmaz. Örnek olarak: Dilenciye para vermemek. Üzerinde para yoksa ya da para verebilecek bir durumda değilsen bu neden kötü olsun ki? Zengin olmamak eksiklik değil . Yani para vermeden de iyi bir insan olabilirsin. Ne söylenebilir ki daha fazla? Filmi düşünmek daha sonra da başka şeylerle bağdaştırmak gerekiyor. Üstte yapmaya çalıştığım buydu. Her ne kadar konudan sapmış gibi görünsem de eminim izleyenler ve belki bu yazıdan sonra izleyecek olanlar bir noktada benle hemfikir olacaklar.
Filmden birkaç alıntı: "Her gün 24 saat, hayatımız boyunca, bazı güçler, ölene dek bizi aptallaştırmak için sürekli çalışacak. Bu yüzden kendimizi savunmak ve bu saçmalığı beynimize sokma girişimleriyle mücadele etmek için hayal gücümüzü canlandıracak, vicdanımızı ve inanç sistemimizi geliştirecek tarzda okumayı öğrenmeliyiz. Zihnimizi savunmak ve korumak için okuma alışkanlığı kazanmalıyız."
Detachment, Türkçe anlam olarak benim en sevdiğim şekliyle önyargısız olma-tarafsızlık olarak tanımlanabilir. Zaten bu anlamları filmde çok net görüyoruz. İzlemeyenlerin de izlemesi umuduyla.. Hoşça kalın.
Fragman:
Fragman:
Adrian Brody takip ettiğim oyunculardan biri olmadı hiç ama filmin konusu ilgince benziyor.
YanıtlaSilTeşekkürler paylaşım için
Rica ederiz :)
SilFilmi ilk çıktığı sıralarda izlemiştim. Izledikten sonra üzerinde düşündürten filmlerdendi. Yorumunuzu okuyunca tekrar izlemem gerektiğini fark ettim.
YanıtlaSil